Kayık1934 projemiz her geçen gün biraz daha şekilleniyor zihnimizde. Sakoleva tırhandilimizin yapımı ilerledikçe yeni ihtimaller, yapılabilecekler beliriyor. Tanımlarımız, neye ne dediğimiz belirginleşiyor, hedeflerimiz netleşiyor. Daha çok düşünüyor, daha çok derinleşiyoruz. Projeye tekrar bakmakta yarar var dolayısıyla.
Geleneksel denizcilik ve geleneksel yelkenliler projemizin temel konusu. Yerleşmiş bir terim ama ne kadar biliyoruz ne anlama geldiğini?
Eski ve güzel ahşap yelkenlilerdir ilk anda aklımıza gelen. Tanımı böyle koyunca, projemiz de eski ve güzeli canlandırmak oluyor. Aslında bu daha ziyade klasik yelkenli tanımı. Kayık1934’ün konusu geleneksel yelkenliler ve bununla gelen denizcilik. Yani yerel ve insan. Geleneksel denizcilik modern çağın ürünüdür diye başlasam herhalde şaşırırsınız. Ondan öncesi değil mi dersiniz? Evet öyle ama geleneksel yakıştırmasını modern kavramı getirmiştir ve geleneksel denizcilik tanımı, modern denizciliğin, yani modern deniz araçları ve onlarla yapılan denizciliğin belirmesiyle ortaya çıkmıştır. Daha önce sadece denizcilik vardır.
Bundan yüz yıl öncesine ve daha geriye gidebilseydiniz hiç kimsenin geleneksel kayık ve teknelerden veya geleneksel denizcilikten bahsettiğini duymayacaktınız. Ancak modern deniz araçları ve faaliyetlerinin belirmesiyle diğerlerini ayırmak için bu kavrama ihtiyaç doğmuştur. Nedir bu diğerleri? Her şeyden önce yerel olanlardır, o yere özgü deniz araçları, büyük ölçüde o yerin kaynaklarıyla, sunduklarıyla yapılan deniz araçlarıdır. Tasarım, malzeme ve teknoloji tamamen veya çok büyük ölçüde yereldir.
Ve de büyük ölçüde insan emeğine, insan beden ve zihnine dayanan araçlardır. En ileri teknoloji makara, palanga ve ırgattır. Mekaniktir deniz dünyası. Bunları harekete geçirense insandır. Modern deniz aracı hem yereli hem de emeğini kullanan insanı devre dışı bırakır. Tasarım, teknoloji ve malzeme yerel değildir; dışarıdan gelir. Ama bu dışarı başka bir yerel, başka bir yerelin geleneksel teknesi de değildir. Olay değişmiştir. Süreçler herhangi bir yerelde çözülemeyecek kadar karmaşıklaşmıştır. Ağacı temin edip kendi teknenizi yapmak gibi değildir. Tasarım da, malzemeler de, kullanılan teknoloji de tek başınıza veya herhangi bir yerelde ulaşamayacağınız aşamalardan geçip gelir. Yerel denklemden çıkmıştır.
Aynı şekilde insan da denklemin dışında kalmıştır. Bu aracı da insan kullanır ama çok basit bazı işler dışında payı çok azdır. Ne bedensel ne de zihinsel anlamda emek harcamasına gerek yoktur. Keyfine bakabilir ya da birkaç halata asılır, yelken vinçlerini çevirir veya yanaşırken manevra yapar. Yelkenlisi motorludur ve birçok araç ve donanımın güç kaynağı elektriktir. Biraz destek kötü bir şey değil elbette. Sorun da o değil zaten. Destek destek olarak kalıyor mu, yoksa yaşamlarımızı mı ele geçiriyor? Mesele bu.
Özetle, modern deniz aracı veya yelkenli özünde bir müdahaledir, dışarıdan müdahale, yereli ve insanı devre dışı bırakan bir müdahale. Tabii müdahale deyince hemen olumsuz düşünmemeli ama kesinlikle düşünmek gerekiyor. Bu müdahale ne ölçüde olmalı, nereye kadar gitmeli? Yerelin ve insanın tamamen devre dışı kalmasına göz yumulabilir mi? Bir orta nokta bulmak gerekmiyor mu?
Kayık1934 bunu tartışmak için geleneksel denizciliğe eğiliyor ve bir geleneksel yelkenliyi canlandırmaya çalışıyor. Her müdahalenin bir sınırı olması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle de konu yerel ve insansa. İlk başa dönersek, geleneksel yelkenli sadece eski ve güzel değil, aynı zamanda yereli ve insanı öne çıkaran yelkenli ve denizciliktir. Geleneksel yelkenlide seyir bize bu ikisini hatırlatır, bu ikisinin yaşamlarımızdaki rolünün ne kadar önemli olduğunu gösterir. Geleneksel yelkenli yerel ve insandır, yerel insanın denizle buluşmasıdır.
(Son ikisi hariç tüm fotolar Naftotopos sitesindendir.)
Bu arada eğer projemizle ilgileniyorsanız, sitemizin (kayik1934.org) Destek sayfasını inceleyip takas-destek adını verdiğimiz yöntemle katkıda bulunabilirsiniz.
Comments